Bir bankanın genel müdürünü memleketinden bir arkadaşı ziyarete gelir ve ondan bankada kendisine bir iş vermesini ister. Genel müdür bunun neredeyse imkânsız olduğunu defaatle anlatsa da arkadaşını bir türlü ikna edemez. Baktı olacak gibi değil, “Tamam.” der, “Bir yolunu bulacağız artık, yapacak bir şey yok.”.
Kısa süre içinde genel müdür bir şubeyi arayarak oraya birisinin gideceği ve orada işe başlayacağı ama sadece şubede bulunacağı, kendisine bir iş verilmeyeceği talimatını verir. Şubedeki muhatap her ne kadar “Efendim, nasıl olur?” dese de talimat katidir, kişi şubede işe (!) başlayacaktır.
Derken, müdürün hemşehrisi ilgili şubeye gider. Kendisine bir iş verilmediğinden şubenin bir köşesinde, küçük bir masada mesai bitene kadar oturarak vakit geçirir. Fakat günler geçtikçe sıkılmaya başlar ve çareler arar kendince.
Sonunda aklına bir fikir gelir; eline bir boş defter alır ve içeri giren çıkan kişilerin sayısını tutmaya başlar. Sonra bununla da yetinmeyerek bu kişilerden kaçı erkek, kaçı kadın onu da kayda geçirir. Bu da yetmez, müşterilerin bankada kalma sürelerini cinsiyete göre ayrı ayrı belirtir. Bu da yetmez, müşterilerin sıra gelmesini beklerken neler yaptığını gözlemler, ek olarak da sıkılmamaları için onların nasıl rahat ettirileceği üzerine tespitler yapar. Sonra bu tespitleri şube müdürü ile de paylaşır. Bu da yetmez, gözlemlerinden bekleme düzeninin kişilerin sosyalleşmesine yönelik olmadığını tespit eder ve bu nedenle iç dizaynda belli değişiklikler yapılması gerektiğini notlarına ekler.
Bütün bunlar yetmez, çok bekleyen müşterilere yönelik çeşitli PR çalışmaları yapar. Örneğin bekleme esnasında müşterilere banka broşürlerini verir ya da onların, kendi düzenlediği beş soruluk çoktan seçmeli ankete, bire bir yanlarına gidip soruları bizzat okuyarak katılmalarını sağlar. Ortaya çıkan sonuçlar, bankanın müşterilerin sıkıntısını azaltacak uygulamaları hayata geçirmesine olanak sunar. Ayrıca müşterilerin bankalarından neler beklediğini de yaptığı yüzlerce anketten elde ettiği verilerle bir rapor hâlinde sunar.
Ve birkaç ay sonra, memleketlisi ve genel müdürü olan arkadaşını tekrar ziyarete gider. Hoş beş derken, sözü alır: “Bana” der, “Bir eleman ver.”. Geçirdiği bir anlık şokun ardından genel müdürün ağzından: “Neden?” sorusu çıkar gayriihtiyari.
Cevap gecikmez: “İş yetiştiremiyorum!”.
Bu örnekten çıkarılacak sonuç oldukça açık: Yenilik içimizde. Yeter ki onu bulup çıkaracak bir yol bulalım. Bir bankanın güvenlik memurunun yaptığı insan kaynakları inovasyonu ve müthiş sonuç...